Bu Süreçte Sadece “Türkiye İttifakı”ndan Bahsedilmelidir! | Saadet Partisi
 
   

Bu Süreçte Sadece “Türkiye İttifakı”ndan Bahsedilmelidir!

03.6.2020

Bu Süreçte Sadece “Türkiye İttifakı”ndan Bahsedilmelidir!

Genel Başkanımız Temel Karamollaoğlu’nun gündeme dair değerlendirmeleri:

BARIŞ PINARI HAREKÂTI

Silahlı kuvvetlerimizin sınırımızda huzuru ve güvenliği sağlamak amacıyla başlattığı Barış Pınarı Harekâtının 8. gününe girmiş bulunmaktayız. Ordumuz bu süreçte ciddi bir gayret ve fedakârlıkla harekâtı yürütmektedir. Cephedeki Mehmetçiğimiz bölgede yaşayan sivillere zarar gelmemesi için en hassas şekilde hareket etmektedir. İnanıyorum ki bu kadirşinas tavırlarıyla yâd edileceklerdir. Bu tavır, harekâtın Kürt kardeşlerimize karşı değil, terör örgütüne karşı yapıldığının en net göstergesidir. Bunun yanı sıra şu ana kadar içlerinde sivil vatandaşlarımızın da olduğu 21 şehidimiz bulunmaktadır. Şehitlerimize Allah’tan rahmet, yaralılarımıza şifa, ordumuza ise başarı diliyorum.

BERABERLİĞE İHTİYAÇ VAR!

Bu sürecinin içinden devlet ve millet olarak hep beraber geçmekteyiz. Birlik ve beraberliğe en fazla ihtiyaç duyduğumuz zamanlardan birisidir. Hepimizin yaşanan hadiselere partizanca yaklaşmaktan kaçınması elzemdir. Eğer milletimiz arasında meydana gelen bu birlik ruhunu zedelenirse bundan bu ruhu zedeleyenler mesuldür. Bu operasyon üzerinden her kim siyasi bir rant elde etme niyeti varsa bilmeli ki; aziz şehitlerimizin ruhlarını incitecektir. Bu noktada özellikle de iktidarı uyarmak istiyorum, çünkü kullandıkları dil ne yazık ki son derece yanlış bir dil.

 “Cumhur İttifakı – Millet İttifakı” söylemi bize fayda sağlamaz. Biz bu süreçte sadece “Türkiye İttifakı”ndan bahsedilmesini dilerdik.

Tekrar vurgulamak istiyorum, şu an birlik olma zamanıdır. Bu sadece iktidara düşen bir görev değildir bu hepimizin bir görevidir.

KÜRT – TÜRK KARDEŞTİR!

Dünyadaki ve bölgedeki hadiseleri itina ile değerlendirmeliyiz. Bu sebeple ABD ve İsrail’in bölgedeki hedeflerini gözden ırak tutmamalıyız. Bu hedefler sadece bizim bildiğimiz meseleler değil bütün dünyanın bildiği hedeflerdir. İsrail bunu Arz-ı Mev’ud olarak tarif etmekte Büyük İsrail’i kurmayı kendisi için bir inanç görmektedir. ABD ise İsrail’e vereceği desteği BOP kılıfında takdim etmektedir. Ortadoğu yeniden tanzim edilecek ve bölgede küçük devletler oluşturulacak.

Bu sebepledir ki 2 konuyu gündeme getirmeyi hedef olarak görmektedirler.

Bunlardan birisi ırkçılık diğeri ise mezhepçiliktir.

Tarihe baktığımızda bölgemizde kurulan devletler ırkçılık ve mezhepçilik üzerine inşa edilmemiştir.

Kürt, Türk, Arnavut, Boşnak, Laz hepimiz biriz; bu ülkenin insanıyız.

Geçmişte beraber yaşadık bugün de beraber yaşayacağız. Bu farklılıkları biz zenginlik olarak görmeliyiz, eğer bunu böyle görmezsek Batı’nın oyunlarına alet oluruz. YPG/PKK gibi terör örgütlerini Kürtlerin temsilcisi olarak görmüyoruz. Bizim tarihimiz Kürtlerle bin yıldır kardeşlik üzerine tesis edilmiştir.

Burada şu 4 tarihi dönemece dikkat çekmek istiyorum.

  • 1071 Malazgirt Savaşında, Sultan Alparslan’a en büyük destek Kürt aşiretlerden geldi. Anadolu’nun İslamlaşmasında beraber gayret gösterdik.
  • 1514’de Şah İsmail’in Anadolu’yu istilasına karşı Şeyh İdris-i Bitlisi önderliğinde Kürt kardeşlerimiz Anadolu’nun muhafazasında önemli bir rol oynamışlardır.
  • 1891 yılında Sultan Abdülhamit, Hamidiye Alaylarını kurmuş, bölgede yaşayan Kürtler asayişin sağlanmasında yardımcı olmuşlardır.
  • Sonuncu tarihi vaka ise I. Cihan Harbi ile başlayan süreçten Kurtuluş Savaşı’na kadar Kürt kardeşlerimiz ile beraber bu vatanı müdafaa etmemizdir.

Tarihi hakikat ortadadır; Türk ve Kürt et ve tırnak gibidir. Bin yıldır böyledir bundan sonra da böyle olmaya devam edecektir, inşallah.

KKTC CUMHURBAŞKANI MUSTAFA AKINCI’NIN AÇIKLAMALARINA DAİR

Ülkemiz, uluslararası sahada şu veya bu sebeple gerekli desteği bulamamıştır. Bu bizim moralimizi bozmamalı ama bunun sebebini araştırıp üstesinden gelmek mecburiyetindeyiz. Bu bize karşı yürütülen kampanyanın neticesi olabileceği gibi bizim kendimizi anlatamamamız da olabilir.

Bu meyanda hemen şunu ifade etmek istiyorum ki; Kıbrıs Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın yaptığı talihsiz açıklama bizi üzdü.

Hemen arkasından gelen Başbakan Ersin Tatar’ın açıklaması ise KKTC halkının hissiyatına tercüman oldu.

Bu açıklama en başta Kıbrıs davası uğrunda şahadet şerbeti içen mücahitlerin ve Mehmetçiğin aziz hatırasına bir hakarettir. Bu harekât ile bölgede huzur tesis edildi. Bugün yapılan Barış Pınarı Harekâtı da bölgede barış ve huzur tesisi için yapılmaktadır.

ABD’NİN BÖLGEDEKİ PLANI

Bunu defaatle tekrar ettik lakin bu gerçekleri sürekli dile getirmeye mecburuz. Çünkü bu tarihsel hakikat idrak edilmedikçe bölgede huzurun gelmesi mümkün değildir.

1897 Basel Konferansından beri coğrafyamızda yürütülen süreç açık bir şekilde ortadadır. Bu süreci görmezden gelerek belirlenecek her dış politika hamlesi bölgede istikrarsızlığın artmasına sebep olacaktır.

Bakınız, ABD Irak İşgali ile birlikte coğrafyamıza kan ve kaos getirdi. Ülkeler darmadağın edildi, sınırlar ile oynandı huzur ortamı tamamen ortadan kaldırıldı. Bunun en büyük sebebi ABD’nin Siyonizm’in taşeronu olmasıdır. En nihayetinde hedefleri bölgede Büyük İsrail Devletini kurmaktır. Biz bu hakikati yarım asırdır dile getiriyor bu tehlikeye dikkat çekiyoruz.

Birileri bunu afakî bir konu zannetse de işte yaşadığımız olaylar ortada, şimdi bir kere daha uyarmak istiyorum.

MİLLİ GÖRÜŞ HAREKATI’NIN 50. YILI

Bugün 16 Ekim 2019 içinde bulunduğumuz tarihin bizim açımızdan önemi çok büyük. Çünkü Merhum Erbakan Hocamız, 1969 yılında bağımsızlar hareketini başlatmış ve 12 Ekim 1969 yılında Konya’dan bağımsız milletvekili seçilerek meclise girmiştir.

Bu tarih Milli Görüş davası için tohumun toprağa kavuştuğu tarihtir. O günden bugüne yarım asırlık bir hareketin çınarlaşması için atılan ilk tohumdur.

Milli Görüş Davamızın 50. Yılını bu vesile ile buradan kutlamak istiyorum.

Bu hareket köklerini Sultan Alparslan’dan, Selahattin Eyyübi’den, Fatih’ten, Abdülhamit’ten, Çanakkale’den, Sarıkamış’tan, Kıbrıs Barış Harekâtından alan ve geleceğe emin adımlarla yürüyen bir harekettir. Bu manevi dinamikleri ile hakkın hâkim olması, adil bir düzenin tesis edilmesi için yarım asırlık bir mücadele bundan sonra da yoluna devam edecektir.

Bu sebeple biz bu süreci iyi anlamaya ve bu sürecin ne anlama geldiğini idrak etmeye mecburuz.

Milli Görüşçüler olarak çok büyük sıkıntılarla karşı karşıya kalmış olsak bile Milli Görüş’ün bu ülkenin mayası olduğuna inanıyoruz.

Milli Görüş tarihinde iş başına gelir gelmez 3 konuyu ana gündem haline getirmiştir.

Bunlar; Manevi Kalkınma, İslam Ülkeleri ile İşbirliği ve Ağır Sanayi Hamlesidir. Bunun yanı sıra Milli Görüş dış politikada şahsiyetli duruşu esas almıştır.

Eğer biz bunları gerçekleştirirsek o zaman geçmişte Erbakan Hocamızın mecliste yumruğu kürsüye vurup “Bana Ne Amerika’dan” dediği noktaya gelebiliriz.